Kayıtlar

Eylül, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kurumsal Yalanlar: Müşteri Memnuniyeti

Resim
“Müşteri Memnuniyeti” günümüzün en çok kullanılan kavramlarından biridir herhalde. Kurumsal kelimesinin geçtiği her yerde yüksek müşteri memnuniyeti söz konusudur. Ya da algı o yöndedir. Ama bana göre,  kurumsallık artıkça sanılanın aksine hem iç hem de dış müşteri memnuniyeti azalma eğilimine girer. Çünkü, bürokrasi artar, yapı iyice kemikleşir. Marka kendi kendini götürüyor olmuştur artık. Bu nedenle, doymuş olmanın verdiği pişkinlikle müşteri kaybetme kaygısı azalır. “Müşteri memnuniyeti” için, İnternet te, çok hoşuma giden şöyle bir tanıma rastladım tesadüfen: “ Daha çok, kurumsal firmaların “para kazanmak olayını örtbas etme çabası sonucu ortaya çıkan, “mutlu firma, mutlu müşteri “ felsefesidir.” Yani, tüketici olarak basarız parayı, memnuniyeti satın alıveririz. Manevi olarak bu bize,  – alan razı satan razı durumunu – biliyor olmamıza- mal olur. Ekonomik anlamda bize sağladığı fayda ise; bu yalanı  bilmemize rağmen – bundan, duyduğumuz hazdır. Bilinçli b...

Ana Kuzusu mu Hanım Köylü mü?

Resim
Geleneksel yapı der ki; “Mutlu olmak istiyorsan mutlu edeceksin. ( Eşini, aileni, onun ailesini, kendi aileni, çocuğunu, komşunu, hatta herkesi..) Modern yapı der ki;  “Mutlu etmek için önce kendin mutlu olmalısın.” Evlilik dahil, tüm ilişkiler, bu iki düşünce arasında sıkışıp kalır ve denge kurulamaz ise, çatışma çıkar. (Tarihler boyunca ve günümüzde de sorun olmaya devam eden gelin kaynana çatışması buna en güzel örnektir.) Özellikle bizim toplumsal yapımıza uygun, biraz daha geleneksel toplumlarda ki evlilikler,  sadece iki kişi arasında değil adeta tüm aile arasındaki anlaşma esasına dayanır. Zira herkesi mutlu etmek(!)esas olan şeydir. Klasik evliliklerde, tarafların aileleri, kendi ağırlıklarını koydukları ölçüde, prestij kazanıyor gibidir. Yani, iki kişinin kararları yanında, tarafların ailelerinin de kararları görüşleri son derece baskın ve önemli olabilmektedir. Aksi takdirde bir taraf diğer tarafa küser. Aile içi anlaşmazlıklara neden olan bu küslükler...

Sevdiklerimiz Çantada Keklik mi?

Resim
İlişkilerimizi şöyle bir gözden geçirdiğimiz de en çok kırdığımız, bağırdığımız yeri geldiğinde pazarladığımız ,   en yakınımızdaki insanlar  oluyor. Hiç fark ettiniz mi?  Mesela, çocuklarımız ; onlara çok rahat kızıp bağırır, hatta uslanmaları için cezalar veririz. Çünkü yaramazlıklarıyla, sabrımızı çok fazla zorladıklarını düşünmüyoruzdur. Bütün gün çalışıp yorulur, gün içinde her şeye tahammül gösterir ama eve geldiğimizde, tahammülümüzü artık bitirmiş oluruz.  Öte yandan, evimizde çocuklu bir misafir ağırladığımızı düşünelim; tüm yaramazlıklarını hoş görür, kendi çocuğumuza ise, misafirlik boyunca gözlerimizi belertip dururuz; “Yapma, yeme, o misafirin, oyuncaklarını ver, paylaş, sen büyüksün, ortalığı dağıtma, ayıp” vs.  Oysaki  gün içerisinde, hiç yakınımız olmayan onca insana katlanır, dış dünyanın onca olumsuz şartlarına tahammül gösteririz.  Büyük şehirde isek, saatlerce trafiğe takılmış olabiliriz. Ama asla inip bir görevliye...

Okur Gözüyle İyi Bir Yazı Nasıl Olmalı?

Resim
İyi bir okur, yazıda neleri arar? Bazı yazıları neden daha çok okur? Bazı kişileri neden daha çok takip eder? Neden, bazı yazarların tüm kitaplarını, çıkar çıkmaz alır?  Genel olarak; kendinden bir şeyler bulduğu, (yazı duygularına tercüman olmuştur.) tarzını beğendiği ve sonunda da güven duyduğu yazarı/ yazıyı okur elbette, fakat okuyucuda bu güven nasıl oluşur?  1- Yazının özgün olması:  Çok klasik bir madde gibi gözükse de özgün olmak, tarz sahibi olmak ile ilişkilidir. Yani, aynı konuda aynı düşüncelere sahip bir yazı dahi olsa, okuyucuya aktarılırken, “gerçekten yazar öyle düşünüyor” duygusu verilmelidir. Artık herkesin her şeyden haberdar olduğu böyle bir dönemde, sürekli aynı şeyleri, üstelik aynı şekilde sunmak,  okuyucuyu “bilmez anlamaz” yerine koymak demektir. Hem okuyucu,  tek tıkla ulaşabildiği şeyleri tekrar okumak için, niye satın alsın?  2- Yetenek şartı:  Yetenek, insana doğuştan bahşedilmiş, hiçbir kursun hiç b...