Fedakarlık Nereye Kadar
Bir çalışma yapılsa
ve birçok kişiye; kendisinin değerli olup olmadığı sorulsa emimin
çoğu kişi "tabi ki değerliyim" gibi cevaplar verecektir. "Her
gün kalktığında aynaya bak ve kendine önemli olduğunu söyle” desek birine
"ben salak mıyım "diye bir bakış atacaktır muhtemelen.
Yani uygulamada,
kendimize değerli olduğumuzu bile fısılda yamayız çoğu kez. “Hayır salak
değilizdir de kendimizi değerli hissetmenin bize sağladığı, yaşam kalitemizi
artırıcı etkisinden, haberdar değilizdir."
Oysa çevremizdeki
birçok kişiye, kendini daha mutlu hissetmesi için yaptığımız fedakarlıkları bir
düşünün; eşimize, çocuklarımıza, yakınlarımıza, komşularımıza, söz verdiğimiz
birine, hatta bir kuyrukta öylesine sohbet ettiğimiz birine bile.
Kendimiz için
yapmayacağımız şeyleri onlar için yapar varlığımızı önlerine siper ederiz. Fedakarlıkta sınır tanımayız. İki gülümsemeleri bizim mutluluğumuz olur.
Tabiri caizse rüzgâr
tersten esip, kazık yediğimizde de kendimizden başka birini zor buluruz
etrafımızda. Bir derdimizi paylaşacak birileri de yoktur hay aksi. " Oysa
onlar için neler yapmıştık " değil mi? Şansız, hatta kader-siziz üstelik,
kahretsin!
Bu şekilde
hissetmemizin nedeni; kendimiz ile ilişkimiz olabilir mi? Kendimizle barışık ya
da kırgın ilişkimiz? Kendimizi çoğu zaman görmezden gelip, bunun adına
"fedakârlık" deyişimiz?
Sonuç olarak,
karşılıksız sevmek zorunda olduğumuz, yani bize sıfır yaklaşan etrafımızdaki
görünmez halkanın içindeki kişiler hariç, diğerleri için belki de gereğinden
fazla cömert olmamalıyız. Kendimizin de açlığı, yorgunluğu, çabamız
düşüncelerimiz kıymetlerimiz olsun. Olsun ki "bana niye böyle yaptı, ben
bunu hak etmedim" gibi gereksiz ve gündelik uğraşlarımız az olsun.

Yorumlar